Powered By Blogger

Hakkımda

30 Nisan 2009 Perşembe

ARAPGİR

BABA OCAĞI




Çok uzun yıllar sonra tereddütle çaldım kapısını, baba ocağının;
içimin huzursuzluğu o sabah sanki gökyüzüne yansıdı,
düne kadar pırıl pırıl olan gökyüzü arabam baba ocağına yaklaştıkça
kapandıkça kapandı....
Bende inanmakta zorlandım ama gökyüzü ufak damlalarla hoşgeldin
demeye başladı,ta ki gözlerim ulu çınarı seçinceye kadar.
Çocukluk hatıralarımın sisli perdesinde bir abide gibi duran ulu çınarı
arıyordu gözlerim.





Uzaktan bakarak arayan gözlerim acaba acaba derken herhalde bu dediğimde
çocukluğumda uzaktan beni ilk karşılayan ulu çınar hayal perdesindeki abide
olmaktan uzak sanki boyu küçülmüş gibi göründü bana.
Sonra yanına vardığımda öğrendim ki ,kışlar eskisi gibi çetin geçiyor baba ocağında,
artık o çınarın dallarının hışırtısı ile uykuya dalan evin sakinleri çok ama çok uzaklarda,
artık yazları, gölgesinde sakin öğleden sonralarını geçirecek kimseler de yok.







Ne kadar ulu olsan da çınar,
kışları çetin geçiyor baba ocağında,
geçinmek mi ,ısınmak mı,karnını doyurmak için
yemek pişirmek mi, sen ne dersen de artık...







Arabam geçilmeye geçilmeye bozulmuş toprak yolda yavaş yavaş
ilerliyorken,son düzlüğe geldik.
Rampanın ardında hatıralar tekrar faaliyete geçeceklerdi.
Yolun kenarından sağa kıvrılan patika ,ama evin sakinlerince ezbere
bilinen bir yol;
akşam çoban dönerken babaannenin sarıkızı möö diye uzaktan haber
verirdi,ben geliyorum Sabiha anne ,memelerim dolu dolu ;senin yaşlı
sabırlı ellerini bekliyorum,beni bu ağırlıktan biran önce kurtar diye...






Hatıraların sisli perdesi tekrar aralanmaya başladı,gelmiştim işte..
Patikayı otlar bürümüş,geçilmeye geçilmeye,ama evin sakinleri çok ama çok uzaktalar
Hayal meyal hatırladığım belki yüksekliği 1 metreye varan karın altında zar zor
açılabilen kanatlı kapı,ya da yazları akşamın hafif serinliği çökmeye başlayınca
taş basamaklara bir minder atıp oturup ,ağustos böceklerini,kuş seslerini,
ahırdaki sarıkızı,hanım koyunların melemelerini dinlediğim sırtımı yasladığım kanatlı...



Arkana yığılmış molozlara takma kafanı kanatlı,
150 koca sene ayakta kapını çalanı buyur ettin evine,
şimdi yorgun duvarların kendilerini yere sermiş olsa da,
seni ayakta,yıkık ama vakur bir şekilde bekliyorken bulmak ne güzel,
tıpkı çocukluğumdaki gibi;
önündeki molozları temizleyip kapıyı çalmak lazım
asırlık demir tokmakla,

tak tak tak


içerden seslenecek birazdan Kazım usta,
-Kimdir o ? diyecek
ben sesleneceğim olanca gücümle,
-Dede ben geldim,aç kapıyı

Kapıyı açıp
-Hoşgelmişsen, Alper'im diyecek
Sarılıp kollarına yanaklarından öpeceğim,
Babaanne yerinden zar zor kalkıp gelecek yanıma
-Ölem ölem Alper'im gelmiş diye,



Dedem koca bir sahanda ,bağımızdan topladığı üzümümüzden getirecek

-Yeyız yeyız diyerek

Çocukluğum bir anda gelecek aklıma,üzümü yemek güzel ama o çekirdeği de olmasa

Bakılmasa da ,boynu bükük kalsada,bağımızdaki asırlık asmalar güzelliklerini sunmayadevam ediyorlar,doğaya




Çok uzun yıllar sonra ,başım birazda önümde mahcup olarak geldim sana baba ocağı

Tanrım kısmet ederse bir başka sefere yine buluşmak üzere

Allahaısmarladık...

2 yorum:

  1. Fotografların yanında yazdığın metninden de çok etkilendim. Keşke herkes aynı düşüncelerde olsa...Başarılar...Banu

    YanıtlaSil
  2. Gözlerim doldu , ne güzel fotoğraflar ne güzel anlar ... sevgi ve selam başarılar Derya

    YanıtlaSil